yazarlar makaleler
Rawest'ten 'Depremin ardından' araştırması: Barınma sorunu devam ediyor
12.10.2023

Rawest Araştırmalar, depremin yaşandığı Adıyaman, Maraş, Hatay ve Malatya’da saha araştırması yaptı. Araştırmaya göre depremzedelerin yaşadığı sorunun başında barınma geliyor. Eğitimden sağlığa birçok alanda sorun yaşanıyor.

Remzi BUDANCİR

Rawest Araştırmalar Merkezi, 6 Şubat'ta depremin vurduğu Adıyaman, Maraş, Malatya, Hatay ve Antep’i kapsayan “Depremin ardından: Değişen Durum, Kanaatler ve Beklentiler” raporu hazırladı. Araştırma depremin etkilediği Malatya’nın Yeşilyurt, Battalgazi, Doğanşehir, Adıyaman’ın Merkez ve Gölbaşı, Maraş’ın Onikişubat, Dulkadiroğlu ve Elbistan, Hatay’ın Antakya, Defne ve Samandağı, Antep’in Nurdağı ve İslâhiye ilçelerinde gerçekleşti. Araştırma 2 bin kişi ile yüz yüze görüşerek yapıldı.

MÜTEAHHİTLER, BELEDİYELER VE HÜKÜMET

Yapılan görüşmelerde gündelik hayattaki sorunların yanı sıra depremzedelerin duygu durumları, gelecek algıları, kurumlara bakışları ile ilgili sorulara da yer verildi. Depremin yıkıcı olmasında kimin rolü daha büyük sorusuna verilen yanıtlar görüşülenlerin sırasıyla önce müteahhitlerin, ardından belediyelerin, son olarak da hükümetin rolünün daha büyük olduğu kanaatinde oldukları gözlemlendi.

Deprem, depremin etkisi, yapıların depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin sorular da yöneltildi. Raporun “bulgu” ve “özet” kısmında, görüşmecilerin deprem konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadığına dikkat çekildi. Deprem konusunda ciddi bir bilgisizliğin olduğunun vurgulandığı raporda “İki seviyeli bir bilgisizlik var. Yaşanılan şehrin deprem bölgesinde olduğunu bilmeyenler ve oturduğu evin depreme dayanıklı olup olmadığını bilmeyenler, bunun üzerine hiç düşünmemiş olanları çok. Bilgisizlik çok ancak depremde evi hiç hasar almamışlar az. Büyük bir alanda yaşayan çok sayıda kişiyi etkilemiş bir deprem söz konusu olduğundan görüşülenlerin büyük kısmının yaşadığı ev az ya da çok hasar almış” ifadeleri kullanıldı.

İŞSİZLİK VE EKONOMİK KRİZ

Deprem bölgesine yapılan görüşmelerde öne çıkan sorunun işsizlik ve ekonomik problem olduğunun belirtildiği raporda, “Görüşmecilerin yarısından fazlası için en önemli problem işsizlik, pahalılık ve zamlar gibi ekonomiyle ilgili olanlar. Türkiye’nin en önemli sorunları nedir sorusuna verilen cevaplar arasında ekonomi, işsizlik ve hayat pahalılığı ilk üç sırada. Bu durum deprem bölgesiyle ülkenin geri kalanı arasındaki gündem ve sorun hiyerarşisinin çok değişmediğini gösteriyor” tespiti yer aldı.

CHP VE HDP SEÇMENLERİNİN HAYATTAN MEMNUNİYET SEVİYESİ DÜŞÜK

Depremzedelere hayattan memnuniyetlerine ilişkin sorularda yöneltildi. Depremzedelerin hayattan memnuniyet seviyesinin oldukça düşük olduğun belirtildiği raporda öne çıkan tespitler şunlar:

Buna mukabil hayattan memnuniyet seviyesinin farklı gruplara göre değişmesi enteresan. Yoksullar, yaşadığı ev çok hasar almış olanlar, kadınlar, yaşlılar, Araplar, Aleviler, CHP ve HDP seçmenlerinde hayattan memnuniyet seviyesi daha düşük. Hayattan memnuniyet seviyesi hem deprem sonrasında yaşanılanlara hem de siyasi ya da kültürel kimliklere bağlı olarak değişiyor.

Yine beklenebileceği üzere endişe, öfke ve karamsarlık gibi olumsuz duygular hâkim. Farklı gruplarda farklı duygular daha hâkim. Kadınlar erkeklerden daha öfkeli, buna mukabil kadınlar erkeklerden daha az keyifsiz. Yaşlılar gençlerden daha çaresiz hissederken, gençler yaşlılardan daha endişeli. Çok eğitimliler az eğitimlilerden daha karamsar.

EĞİTİM FAALİYETİ AKSAMIŞ

Deprem bölgesinde eğitim faaliyeti aksamış. Eğitimdeki aksama seviyesi cinsiyete göre değilse ancak hanenin gelir seviyesi, yaşanılan evin hasar durumu, kültürel kimlik ve depremden sonra yerleşilen yere göre değişiyor.

Sağlık hizmetlerine erişmekte katastrofik (çok kötü bir olay) bir durum yaşanmamış. Ancak, siyasi ve kültürel kimlik sağlık hizmetlerine erişime dair kanaatleri etkiliyor. Araplar, Aleviler, HDP’liler ve CHP’liler sağlık hizmetlerine erişim konusunda diğer gruptaki görüşmecilerden daha menfi kanaatlere sahipler.

DEPREM ANLANLARINDA KAMU GÜCÜ ZAYIF KALDI

Görüşülenlerin büyük çoğunluğu depremin olduğu şehirde kalmış. Şehir değiştirenlerin büyük kısmı aile, akraba ve arkadaş gibi yakın çevreden kişilerin evinde kalmış. Bu durumu Türkiye’de geleneksel ilişkiler kuvvetine, buna mukabil deprem gibi anlarda kamu gücünün zayıf kaldığına işaret ediyor.

Yıkım önlemezdi kanaatinde olanlar çok az. Görüşmecilerin yüzde yetmişe yakını yeterli önlemler alınmış olsaydı yıkımın daha az olacağına inanıyor. Eğitim ve gelir seviyesi yüksek olanlar, öğrenciler, evleri ağır hasarlı olanlar, Araplar, CHP, HDP ve İYİ Parti seçmenleri arasında yeterli önlem alınsaydı yıkım daha az olabilirdi diyenlerin oranı ortalamadan daha yüksek.

KURUMLARA GÜVEN AZALDI

Deprem sonrasında çeşitli kurumlara ve gruplara güvenin değişip değişmediğini anlamak üzere yöneltilen sorulara verilen cevaplar üç önemli noktaya işaret ediyor. 1. Vatandaşların deprem ve afet yönetimiyle doğrudan ilgili olmayan grup ya da çevrelere duyduğu güven çok değişmemiş. 2. Cumhurbaşkanı, Hükümet, Valilik, Polis ve Belediye gibi depremle ve afet yönetimiyle doğrudan ilgili kurumlara duyulan güven belirgin bir biçimde azalmış. 3. Deprem ve Afet Yönetimiyle doğrudan ilgili kurumlara duyulan güven azalması simetrik ya da homojen değil; eğitim, gelir, kültürel kimlik, siyasi eğilim gibi değişkenlere göre büyük farklılıklar gösteriyor.

BARINMA SORUNU ÖNE ÇIKIYOR

Deprem bölgesinde yaşayanların sorunlarının detaylı yer aldığı raporda, barınmadan sağlığa, eğitimden geçim ve göçe kadar çok sayıda başlık yer aldı. Raporda yer alan verilere deprem bölgesinde en temel sorunun barınma olduğuna işaret ediyor. Barınmayla ilgili sorunlar diğer sorunları ağırlaştırıyor. Konteyner kentler çadır kentlere göre bir nebze daha yaşanılır bulunsa da altyapı yetersizliği, sıcak hava, mahremiyet, güvenlik gibi konularda sıkıntılar yaşandığı kaydediliyor. Evleri hafif, orta ve ağır hasarlı olan görüşmeciler hasar durumuna dair değerlendirmelerin doğruluğu ve şeffaflığına yönelik şüphelerini dile getiriyor. Ev kiralarının yükselmesi barınma konusundaki diğer bir zorluk olarak dile getiriliyor. Barınma sorununun çözümü için yeni evlerin teslimi konusunda da ümitler oldukça düşük. Enkaz kaldırma çalışmalarının yavaşlığı, yaşam alanlarının yeniden kurulması ve evlerin teslim edilmesine yönelik şüphelerin artmasına neden oluyor.

KEYİFSİZ, ENDİŞELİ VE ÖFKELİ

“Depremden sonra en yoğun yaşadığınız üç duygu neydi” sorusuna da cevap arandığı raporda, “öfke”, “keyifsizlik” ve “endişe”nin öne çıktığı belirtildi. Rapora göre erkeklerin %25,1’i, kadınlarınsa %31,5’i öfkeli. Buna paralel erkeklerin %29,8’i keyifsizken kadınların %21,3’ü keyifsiz. Benzer biçimde gençler yaşlılardan daha endişeli görünüyor. 18-29 yaş arasındakilerin %68,1’i endişeli olduğunu söylerken, 50 yaş üstündekilerde endişeli olduğunu söyleyenlerin oranı %55,6.

TRAVMALAR SÜRÜYOR

Araştırmada depremzedelerin duygu durumları üzerinde de duruldu. Görüşmelerde depremin yarattığı kayıpların yol açtığı travmaların hala güncelliğini koruduğunun belirtildiği raporda, depremzedelerin aktarımlarına şu şekilde yer verildi:

Ben buradaki insanların çoğunda şu cümleyi duyuyorum ki kendim de kurdum. Ölen kurtuldu herkes bunu söylüyor. Ölen kurtuldu. Dert bize kaldı yani. Herkes bunu söylüyor. Yani psikoloji artık psikolojimiz oraya doğru gidiyor ya ölüme kaçmaya başlıyoruz. Ölümü bir güzellik olarak görmeyi, bir kurtuluş olarak görmeye oysa hayattayız, yaşıyoruz dediğim gibi. Salih amellerimizi daha da arttırabilecek bir fırsat bulmuşuz ama işte hayat telaşından, işte maddi zorluklardan insan bunu düşünemiyor ki zorlaşıyor her şey yani.” (Maraş, Öğretmen, Kadın, 24)

'BETON KOKUSUNU UNUTMAK İSTİYORUM'

Benim biraz koku hafızam çok iyi. Bu çok basit bir şey olacak belki ama ben o betonun kokusunu ilk başta unutmak istiyorum ne zaman herhangi bir yerde bir şu an toprak kokusu alsan benim elim, ayağım dökülüyor. Ben o beton kokusunu gerçekten unutmak istiyorum onun dışında da çaresizlik duygusunu unutmayı çok istiyorum. Yani duyduğum sesler, gördüğüm manzaralar o çaresizlik kalışı o duyguyu unutmayı çok istiyorum. Yani belki eve geçeriz belki geçmeyiz. Burada şu an böyle devam ediyoruz. Bir şekilde yaşıyoruz ama bu duygudan bir an önce kurtulmak istiyorum yani.” (Kahramanmaraş, Öğretmen, Kadın, 24)

Bu sokaklardan geçiyoruz. O bağırma seslerini, enkaz içinde bağırma seslerini unutmak isterdim o ceset torbalarının oradan çıkma anını unutmak isterdim.” (Adıyaman, İşçi, Erkek, 25)

'YÜZLERİNİ UNUTAMIYORSUNUZ'

-Yani o deprem anında evden çıkıp tüm binaların arasında böyle o zombi filmi gibi. Herkesin kanları içinde cama vurup yardım istemesini. Sadece o saniyeyi unutsan bile atlatacak gibi geliyor zaten insana ama o sahne gitmiyor. Yani yüzlerini unutamıyorsunuz. O an dursanız yardım edemeyeceksiniz duramıyorsun ama giderken de ağırına gidiyor işte.” (Adıyaman, Öğretmen, Kadın, 25)

PSİKOSOSYAL DESTEK ALABİLDİLER Mİ?

Görüşmecilerin çoğunun güçlü biçimde olumsuz duygulara kapılmış olmasına karşın pek azı psikososyal destek alabildiğinin belirtildiği raporda, kaybı olan görüşmecilerin dahi destek almadığına işaret edildi. Bazı görüşmecilerin kültürel kodlar ve ekiplerin daha çok toplu görüşme yapmaları sebebiyle psikososyal destek için istekli olunmadığın belirtildiği raporda, görüşmecilerin konuya ilişkin anlatımları aktarıldı:

Psikolojik destek diye bir şey görmedik hiçbir şey görmedik, onun dışında yani bu süreçte şunu bir kez daha gördüm. Türkiye’de yaşıyorsan ne kadar çevren varsa o kadar güçlüsün. Yani devletin burada yanımızda olduğunu söylemek gerekiyorsa ben görmedim. ” (Maraş, İş insanı, Erkek, 45)

Konuşmak çok rahatlatıyor. Destek almadan önce daha çok kendi içimizde susuyoruz. Kimse aile içinde kimse kimseye de bir şey hatırlatmak istemiyor daha çok içimize atıyorduk ama destek almaya başlayınca konuştukça rahatladığımı fark ettim. Anlatmak farklı bir bakış açısı, bir umut ışığı, bir umut kaynağı. Umut edebileceğim bir cümle duymak birinden çok iyi geliyor, benim için daha olumlu. Kendimi toparlayabiliyorum yani.” (Maraş, Öğretmen, Kadın, 24)

Artı Gerçek

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar