yazarlar makaleler
Kârerli Mehmet Efendi'nin anılarında Koçgiri ve Dersim olayı
12/4/2023

Faik Bulut

19 Kasım günü Dersim hadisesinin failleri diye tutuklanıp idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının ölüm yıldönümüydü.

Bu münasebetle olaya biraz daha farklı ama içeriden bakan bir anı kitabından söz edeceğim.

Anıların yazarı Kârerli Mehmet Efendi, 1887'de Bingöl'ün Kiğı ilçesine bağlı Kârer beldesinin Sağyan köyünde dünyaya geldi.

İlk, ortaokul ve lise öğrenimini Elazığ'da tamamlayıp İstanbul'da tıp eğitimine başladı; gözündeki rahatsızlık nedeniyle verilen çürük raporu sonucu okuldan çıkarıldı.

Bunun üzerine Avrupa ile ABD'de altı ay tedavi gördü.

1912-1913 yıllarında memleketi Kiğı'da Sandık Eminliği görevine başlamış; Osmanlı-Rus savaşı sırasında milis olarak cepheye gitti.

Savaş sonrasında Elâzığ'a yerleşerek ticaret ile uğraştı, ilaveten Muhacereyen (Göçmen) Yerleştirme Komisyonunda çalıştı.

1919 yılında Sivas Divan-ı Örfisi'ne sevk edilmiş, üç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Sivas Kongresi'ne izleyici olarak katıldıktan sonra memlekete döndü.

1925 Şeyh Said olayına fiilen katılması; ancak Kürt birliklerin Elazığ'ın ele geçirmesi sırasında hareketin sorumlusunu dönemin Dersim Mebusu Hasan Hayri ile birlikte ziyaret etmesi yüzünden İstiklal Mahkemesi'ne sevk edilip idamla yargılandı, son andaki yargıç kararı değişikliğinden ötürü kendisine 101 yıl ceza verilip Afyon Cezaevi'ne sürgüne gönderildi.

1927 yılındaki af dolayısıyla cezaevinden memlekete döndü.

Çilesi bununla bitmedi; 1959 yılına kadar çeşitli baskı, zulüm ve acı anılarla hayata gözlerini yumdu.

Kitabın tam adı şöyle: Kârerli Mehmet Efendi: 1. Dünya Savaşı, Koçgiri, Şeyh Said ve Dersim'e Dair Yazılmayan Tarih ve Anılarım 1915-1958.

Ali Rıza Erenler Erenler tarafından yayına hazırlanan kitabın basımı Kalan Yayınları tarafından Ağustos 2007 yılında gerçekleştirildi.

Kârerli Mehmet Efendi, aslında Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kurulan cumhuriyet rejimi taraftarıydı. Ayrıca Mustafa Kemal ile İsmet İnönü hayranıydı.

Öte yandan çelişkili görülse bile 1925 Şeyh Said hareketi nedeniyle sonradan idam edilecek olan Dersim Mebusu Hasan Hayri'nin onun hayatında paha biçilmez bir önemi vardır.

Kârerli Mehmet Efendi inanç olarak Alevidir. Bingöl, Dersim, Varto, Elazığ ve çevresinde yaşanan toplumsal olayları, aşiret ilişkilerini, mezhep çatışmalarını biraz da Alevi-Sünni çekişmesi ekseninde değerlendirmişti.

Bu arada gerek ezilen halka, yoksul köylülere bakışı olumludur. Bazı devlet yetkilileri ve kurumlarının köylülere reva gördükleri baskı, zulüm ve sömürüyü kendince eleştirmiş; düzeltilmesi maksadıyla Ankara'daki milletvekili, hükümet yetkilileri ve bazı bakanlarla (Şükrü Kaya gibi) yetkililerle görüşmüştür.

Esasen tek parti CHP ve üst düzey yetkilileriyle ilişkileri süreklidir. Bu nedenle devletin üst düzey makamlarını ulaşıp hem kendine hem de halk yönelik haksızlıkları ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

Kârerli Mehmet Efendi'nin anılarında, kendisinin mümkün oldukça bireye ve topluma "evrensel ölçekte" bir gözle bakıldığı söylenebilir.

Buna rağmen cümlelerinde geçen "ırk" (Türk ırkı veya Kürt ırkı) gibi kavramını kullanması yanlış.

Zira kavimler ve etnik toplulukların sınıflandırılmasında "ırk" kelimesini kullanmak bizlere göre ve mevcut insan hakları bildirgelerinde "ırkçılık ve ayrımcılık" olarak değerlendiriliyor.

Biyolojik ve kültürel açıdan içinden çıktığı halkına olan aidiyetini "Kürt" olarak tanımlayıp bununla övünmüştü.

Yine de "Türklerin ve Kürtlerin kardeş olup aynı ırktan-soydan geldiklerini" iddia etmişti ki, tarihi gerçekler bunu göstermiyor.

Belki de o dönemde bilimsel anlamda Kürtlerin tarihine ilişkin elinde yeterli bilgi ve kaynak olmaması nedeniyle böyle bir tespit yapmıştı.

"Kürt olduğunu" iftiharla ve resmi düzeyde (gerek İstiklal Mahkemesi önünde gerekse üst düzey politikacılarla sohbetlerinde) çekinmeden dile getirmişti.

Çok daha önemlisi, anı kitabında, tarih boyunca bütün baskı, zulüm, asimilasyon ve katliamlara maruz kalmış olan Kürtlerin bunlara rağmen yok olmayan, yaşama direnci göstermelerini takdir eden cümleler yer alıyor.

Şah İsmail-Yavuz Sultan Selim ve sonrasındaki savaşların hem Türkler hem de Kürtler arasında mezhepçilik tohumlarını ektiği kanısındadır yazar.

Bu bağlamda Kârerli Mehmet Efendi, Osmanlı'nın tarafında yer alan İdris-i Bitlisi'nin bu siyasetinin de Kürt toplumu ve aşiretlerini günümüze kadar süren mezhepsel bölünmeye yol açtığını da belirtiyor.

Anı kitabında Koçgiri Hadisesi özetle şu şekilde değerlendiriyor:

Aslında Koçgiri de bir isyan olmamıştır. Gerek Ankara yönetimindeki bazı politikacılar gerek bölgedeki Sünni feodal ağalar gerekse bölgedeki kimi askeri-sivil yöneticiler, yörede sürekli halka zulmetmişler.

Halkın şikâyet ve tepkileri kimi zaman silahla kendini savunma şeklinde olmuştur. Ancak Ankara'ya gönderilen raporların hepsi "isyan" şeklinde tanımlanıp askeri operasyonlar yapılmıştır.

Topal Osman ve çevresindekilerin bölgedeki yaptıkları vahşet, katliam ve zulüm barbarlık düzeyindedir.

Topal Osman çetesi ve benzerleri Koçgiri yapılan yağma talan ve soygunculuk o raddeye varmıştır ki, Karadenizdeki bazı illerin varlıklı kesimi veya esnaf adeta "ilk sermaye birikimi"ni elde etmişlerdir.

Dersim'deki yağma ve talan da Erzincan, Erzurum ve Kars'ta bile zenginlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Ona göre Koçgiri isyan değildir: Yörede görevli olanların kışkırtması, tedip ve tenkil operasyonlarından ibarettir.

Hatıralarında Dersim olayını da bu eksende değerlendiriyor:

Bilhassa bazı valiler, 4. Umum Müfeittişlik bünyesinde çalışanlar; General Alpdoğan, Kazım Orbay, Binbaşı Kemal ve komutasındaki subaylar ile sıradan askerler başından beri aşiretleri birbirine düşürme: sivillere, köylülere ve bilhassa kadınlara olmadık zulüm yapıp tecavüze varan kötü muamelelere ilaveten bölüp yönetme, tertipler ve kışkırtmalarla halkı kendini savunmak için silaha sarılmaya zorlamışlardır. Silaha sarılanlar "eşkıya ve isyancı" görülüp imha yoluna gidilmiş; on binlerce masum insan tutuklanıp katledilmiştir.

Kitapta dikkatimi çeken birkaç noktaya değinmekte var. Şöyle ki;

Cibranlıların oluşturduğu Hamidiye olayları Varto yöresindeki Alevi inançlı Hormek ve Lolan aşiretlerine zulmetmişlerdi.

Cibranlı Miralay Halit Paşa, Osmanlı ordusunun Dersim'e sefer yani operasyon yaptığı süre içinde yöre halkına baskı ve benzeri haksızlıklar yapmıştır. Hasan Hayri, bu hususta kendisine uyarı-nasihat mektubu göndermiştir.

Atatürk'ün Sivas'a gelişi sırasında Malatya Valisi Ali Galip ve diğer Kürt birimlerinin kendisine yönelik suikastını önleyenlerin başında Dersim aşiretleri ile Hasan Hayri bulunmaktadır.

Dersim meselesini kökünden halletme planı Ankara yönetimi tarafından önceden hazırlanmıştır. Ancak dönemin Valisi Cemal Bardakçı, bu meselenin şiddet ve silahlı yollarda değil; Dersim halkının Elazığ ve Malatya gibi verimli tarım alanlarını yerleştirilerek reformcu bir yöntemle çözülmesini talep edince, General Alpdoğan gibi sertlik yanlıları Ankara'ya baskı yaparak kendisini Konya'ya vali olarak göndermiş; yerine ırkçı ve şiddet yanlısı görevlileri tayin ettirmişlerdir.

Daha önce Cemal Bardakçı'nın Dersim'de ikna edip Elazığ'a getirip iskan ettiği Dersimli topluluklar, onun Konya'ya tayin edilmesinden sonra sertlik yanlısı Alpdoğan Paşa ve yanındakiler tarafından tekrar Elazığ'dan çıkarıp Dersim'e gönderilmişler.

İsmet İnönü de "şimdiye kadar yapılan askeri operasyonlar bu meselenin sarpa sarmasına ve başımıza bela olmasına yol açmıştır" demesine rağmen görüşünü kabul ettiremeyince Atatürk'ün talebi üzerine istifa etmiştir.

Yerine şiddet yanlısı Celal Bayar ve ekibi getirilmiştir. Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ise "Dersim isyan ediyor" yolundaki raporlara inanmamış ancak makamı ve görevi icabı bu operasyonun planını onaylayıp yapılmasını emretmiştir.

Dersim lideri Seyyit Rıza, "seni, Atatürk ile görüştüreceğiz" denilerek Erzincan'a davet edilmiş; ancak tutuklanıp Elazığ'a gönderilerek yargılanıp hapsedilmiştir. Seyyit Rıza ile oğlu kışla camisinin önünde idam edilmiş; diğer iki kişi Odun Pazarı ve kalanlar da Buğday Pazarı'nda asılarak idam edilmişlerdir.

Toplam 400 sayfalık kitapta ayrıntılı bilgiler yer almasına rağmen ilgilisine yarayabilecek toplamda 50 kadar değerli ve doğru değerlendirmeler olduğunu söyleyebilirim.

Kitabın özeti ise şudur: Gerek Koçgiri gerekse Dersim'e müdahale, dönemin yönetiminin siyasetleri doğrultusunda kararlaştırılmış ancak devletin sertlik yanlısı kesimlerince planlanıp; tertip, yanlış raporlar, yönlendirmeler ve militarist anlayışlar sonucu kapsamlı katliamlara dönüşmüştür.

Bilhassa Sünni ağalar ve zenginler militarist mantıkla hareket eden 4. Umum Müfettişlik yetkililerini hem mezhepsel hem de siyasal temelde kışkırtmış; bundan büyük vurgun elde etmişlerdir.

Koçgiri ve Dersim ahalisi kendisini, namusunu, toprağını ve hayatını korumak üzere silaha sarılmak zorunda kalmıştır. Sertlik yanlılarının oyunlarına gelerek imha ve sürgün edilmişlerdir.

The Independentturkish


İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar